21 Şubat 2019 Perşembe


Rüya Bu Ya

ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz
Kars’a mı desek
Ardahan’a mı desek
yollarda kar bulut mavisi/dağlar duman
derin bir uykusuzluğa sarkmış uykusuzluğa sarkmış yolcular
bir uçuruma sarkar gibi
tedirgin
ürkek
gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan
camlar buğulandı
sabah oluyor
omuzumda uyuyorsunuz
anlaşılmayacak şey mi ağır yorgunluğunuz

hanidir başkasının hayallerinde yaşıyorsunuz
kolay değil bir hayalden öbürüne yetişmek
belki bir gece yarısı acil serviste hekim
kaza olmuş/durmadan yaralı getiriyorlar
(“RH negatif taze kan getiriyorlar”)
yarın o pavyon kızı ölesiye sevdiğim
onu neden sevdiğimi bir türlü anlamıyor
ağzı temmuz sıcağı bakışları sonbahar
sanki saman ateşi için için yanıyor
belki berber belki terzi/en iyisi kuşkusuz
öğretmen olmasıdır/tayini doğuya çıkmış
Erzincan’a mı desek
Artvin’e mi desek
ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz

buzdan birer kılıç kavaklar yola çakılmış
kargalar patırtı kıyamet ansızın fırladılar
besbelli birazdan “çay molası” verilecek
camlar buğulandı
sabah oluyor
omuzumda uyuyorsunuz
size bu akşamı hazırladım

ayıp mı oldu dersiniz
şu küçük yağmuru kirpiklerinizde parlayan
iki üç ağaç buldum getirdim / ıhlamur ağaçları
komşulardan öğrendim bunları severmişsiniz
size bu akşamı hazırladım
ayıp mı oldu dersinizbir avuç ışık serpeceğim
şöyle ankara uzaktan
şunlar gece reklamları toz yeşili canavar sarı
belki yok balkonlarda hanımeli istersiniz
cankurtaran sirenleri karanlık sokaklardan
bilmem bulabilir miyim / gücüm bu aşağı yukarı
size bu akşamı hazırladım
ayıp mı oldu dersiniz
biraz bulut saklamıştım geçen sonbahardan
mehtabın yaldızladığı bir deniz kenarı
koyduğum yeri unutmuşum
fakat görebilseydiniz
n’olur çabuk gelin manzara dağılmadan
fazla uzun sürmez hayallerimin ayarı
size bu akşamı hazırladım
ayıp mı oldu dersiniz

Atilla İlhan

x

15 Ekim 2018 Pazartesi


Biliyorum sana giden yollar kapalı 
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni 

Ne kadar yakından ve arada uçurum; 
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi 

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm 
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini 

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım 
Ben artık adam olmam bu derde düşeli 

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya 
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki 

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi 
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği 

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; 
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki 

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor 
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini 

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; 
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri 

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım 
Bu böyle pek de kolay değil gerçi... 

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; 
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki 

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, 
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki 

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, 
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: 

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu 
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreya 

3 Ekim 2018 Çarşamba



Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz 
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar. 
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar... 

Uzaktadır her şey, hep... yalnız ölüm, 
Her yerde, her an yakınımız ölüm.

Ahmet Muhip Dıranas 

29 Eylül 2018 Cumartesi



İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!
Sağa sola sallanıp,bakın,çırpınıyorum;
Fakat bilmem ki sarhoş onlar mıdır,ben miyim;
İnsanlar dalgasına tutulmuş bir gemiyim!

Deliklerim açıldı tazyikinden suların;
Kudurmuş denizinde hakkın çırpınıyorum!
Güverteyi yıkıyor çığlığı yolcuların.
Kudurmuş denizinde hakkın çırpınıyorum!

Gittikçe kabarıyor,amanın,bu dalgalar;
Ufuk sise gömülü,ne gelen var ne giden.
Kaptan imdat düdüğü durmadan çalar!
Kaptan imdat düdüğü beyhude çalar!

Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman!
Bir ümit dağılıyor çıkan her nefesimden.
Batacağım galiba bir limana varmadan!
Ne zaman kara yüzü göreceğim,ne zaman.

Cahit Sıtkı Tarancı 

7 Ekim 2017 Cumartesi



İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerinden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Kar bırakılmış karanlığından.
Yerleştir bu sevdayı her yerine
Yüzünde ter olan su damlacıklarının
Kaynağına yerleştir
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
Gül taşıyan çocuğuna yerleştir
Ve omuzlarına, daracık omuzlarına
Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın
Tam oraya 


Edip Cansever 



7 Haziran 2017 Çarşamba



Herhangi bir geminin limandan ayrılmasına bile ağlar oldum
Sonra akşamların gelişi gündüzlerin vedası üzdü beni
Sayende yaşadığıma bile efkarlanıyorum
Artık gerisini sen düşün
Sebepsiz hüzünlerdir benim kirpiklerim
İster istemez öpüp kaçarlar beni
Hiçbir şey olamamış gibi 
Nasıl bir selama mutlu oluyorsam
Sensizliğimde bir yağmur damlası bazen kahrediyor beni
Çok genç öleceğim belki
Belkide yaşayanlar kendi nefeslerine bile inanamayacaklar öldüğümde
Elbette her veda gibi hüzünle uğurlanacağım
Kimileri üzülecek kimilerinden fazla
Az yaşadı diyecekler arkamdan az yaşadı
Ama çok sevmişti...

30 Mayıs 2017 Salı



Bir damla düşer toprağa bak hâresi güldür 
Pervâne döner harda fakat, çâresi güldür! 

Bülbül, sana yâr olmak için nârlara düştü 
Dâim yakışan hep sana, bir kırmızı güldür 

Dünyâ ki harâp olsa yeter gûl-i Muhammed (sav) 
Billûr dudağından dökülen her sözü güldür 

Kim derse eğer, nerde alâmet bize O’ndan? 
Baksın hele dünyâya da her gördüğü güldür 

Hem kan tükürenlerle zaman kardeş olunca 
Şâhid sana, ardında bu çöl kumları güldür 

Sensiz bu mekânlar karadır, darmadağındır 
Dünyâdaki tüm renklerin en kutsalı güldür 

Aşk sende bulur kendini, yurdun ki gülistân 
Âlemleri aydınlatacak gözyaşı güldür 

Ey gül! Yok olur yokluk eğer sen var olunca 
Cân buldu cihân, âb-ı hayât varlığı güldür 

Taştan taşa çarpıp su, gülistâna akar hep, 
Fermân tanımaz kalplere, aşk âteşi güldür 

Sen, yağmur olup sîneye şefkat bırakırsın, 
Aşk bahçesinin sâhibi sen, sunduğu güldür 

Çağlar kapanır gitme, kıyâmet kapımızda 
Ey yâr! Gidişin gurbet olur, vuslatı güldür 

Ardında hüzünler bırakıp gitme efendim 
Efsûn mu değil, bizde karanlık sızı güldür 

Güller küle râm oldu firâkınla, bizi güldür 
Bu âteş-i aşkın, gece yıldızları güldür 

Gül yüzlüyü yazmakla biter sancılı günler 
Sevdâların en kutsalı kalplerdeki güldür 

Tarife ne hacet gülü, meydanda bütün gün 
İnsanlığı kurtarmak için sunduğu güldür 

FUZULİ