30 Mayıs 2017 Salı



Bir damla düşer toprağa bak hâresi güldür 
Pervâne döner harda fakat, çâresi güldür! 

Bülbül, sana yâr olmak için nârlara düştü 
Dâim yakışan hep sana, bir kırmızı güldür 

Dünyâ ki harâp olsa yeter gûl-i Muhammed (sav) 
Billûr dudağından dökülen her sözü güldür 

Kim derse eğer, nerde alâmet bize O’ndan? 
Baksın hele dünyâya da her gördüğü güldür 

Hem kan tükürenlerle zaman kardeş olunca 
Şâhid sana, ardında bu çöl kumları güldür 

Sensiz bu mekânlar karadır, darmadağındır 
Dünyâdaki tüm renklerin en kutsalı güldür 

Aşk sende bulur kendini, yurdun ki gülistân 
Âlemleri aydınlatacak gözyaşı güldür 

Ey gül! Yok olur yokluk eğer sen var olunca 
Cân buldu cihân, âb-ı hayât varlığı güldür 

Taştan taşa çarpıp su, gülistâna akar hep, 
Fermân tanımaz kalplere, aşk âteşi güldür 

Sen, yağmur olup sîneye şefkat bırakırsın, 
Aşk bahçesinin sâhibi sen, sunduğu güldür 

Çağlar kapanır gitme, kıyâmet kapımızda 
Ey yâr! Gidişin gurbet olur, vuslatı güldür 

Ardında hüzünler bırakıp gitme efendim 
Efsûn mu değil, bizde karanlık sızı güldür 

Güller küle râm oldu firâkınla, bizi güldür 
Bu âteş-i aşkın, gece yıldızları güldür 

Gül yüzlüyü yazmakla biter sancılı günler 
Sevdâların en kutsalı kalplerdeki güldür 

Tarife ne hacet gülü, meydanda bütün gün 
İnsanlığı kurtarmak için sunduğu güldür 

FUZULİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder